Blog Archives

 
 

Kahve Arası – Nestlé’nin Damak Çikolatası

Merhaba. Haftalık “Kahve Arası” buluşmamıza hoşgeldiniz. Bu hafta 2015/2016 Noel döneminde yaşadığım güzel bir anıdan bahsetmek istiyorum.

Yorucu bir gün sonrası bir akşam alışverişi için kendimi Harris Teeter mağazasına attığımı hatırlıyorum.  Artık son kalan enerjimle kasayı da geçtikten sonra arabama yönelirken güzel bir sürpriz beni bekliyormuş meğer.  Göz ucuyla gördüğüm çocukluğumuzun en değerli çikolatalarından biri olan Damak çikolatası mavi paketiyle bütün diğer Noel şekerlemelerinin arasından bir anda beni Türkiye’ye götürdü.  Gözlerime inanamadım.  İlk iş arkadaşlarla ve de American Turkish Council (ATC)’in enerjik başkanı Howard Beasey ile bir mesaj trafiğine dalarak sakinleştim.  Bu yılbaşında en çok verdiğim hediyeyi tahmin edebilirsiniz artık…

Damak Çikolatası birçok yayında dünyanın ilk Antep fıstıklı çikolatası olarak geçiyor ki başka fıstıklı çikolataya nadir rastlıyoruz.  Damak ilk Türkiye’de üretildi ve de Amerikan pazarına bir yenilik, bir çeşni sunmuş oldu.

Bugün yayınladığım bir diğer yazıda yeni pazarlara girişin bir inovasyon olarak düşünüldüğünde pazara giren firmaya başarı şansı yüksek olan bir yaklaşım sunduğunu yazdım: “Market Entry, a Global Innovation”. Bu yaklaşım iyi bir stratejik müşteri analizi gerektiriyor.  Stratejik müşteriyi ürünü veya hizmeti tekrar tekrar kullanacak müşteri olarak tanımlayabiliriz.   Bu müşteri Türkiye’deki müşterilerden çok farklı özelliklere sahip olabilir.  Dolayısıyla örneğin Amerikan pazarına Türkiye’deki müşteri varsayımlarınızla girerseniz başarılı olamayabilirsiniz.  Herşeyden önce kültürel farklar müşterilerin karar verme mekanizmalarını etkileyecektir.  Fakat bir iki aylık bir çalışmayla buradaki müşterilerinizi ve işinizi destekleyecek stratejik ortakları tanımanız mümkün olacaktır.

Araştırmalar inovasyonun artık global kaynaklardan gelmekte olduğunu gösteriyor. ‘Leading across Borders’ isimli kitap inosvasyon konusunda şu dört gözlemi yapmış:

  • Ürünlere yapılan müşteri odaklı küçük çapta yenilikler ileride çok etkin sonuçlara yol açabilirler. Bu yeniliğin sadece ürün geliştirilmesinde yapılmış olması da gerekli değildir. İş modelinde yapılan bir yenilik de başarıyı getirebilir. Türkiye’nin dünyaya açtığı üstün sağlık hizmetlerini ihtiyacı olan kişilere kültürel bir tecrübe çerçevesinde sunuyor olması Türkiye’ye ve de dünyaya yeni bir avantaj sağlamış bulunmaktadır.
  • Gelişen ülkelerde yapılan yenilikler gelişmiş/olgunlaşmış pazarlara yenilik getirebilirler. Teknoparklarda kurulmuş dinamik düşünceli firmaların ürün ve markalarını ABD pazarına bekliyoruz.
  • Global firmaların yerel kuruluşları yerel müşterilere göre yaptıkları yeniliklerle global bir yeniliği yaratabilirler. Damak çikolatasını aramızda görmek çok güzel oldu.
  • Etkin ürün ve hizmet yeniliği genelde sosyal yenilikle alakalı olmaktadır. Mavi Jeans’in Mısır’da uyguladığı eski jeansin bağışlanmasına karşın %30 indirim kuponu vermesi dikkat çekmektedir.

 

Amerikan gıda sektöründe Damak çikolatası yanısıra kayısılar ve de incirler Türkiye’yi sık sık hatırlatıyorlar.  Darısı zeytinyağ, kahve, çay ve birçok başka gıda ürününe diyorum.  Yorumlarınızı bekliyor gelecek hafta yine keyifli bir ‘Kahve Arası’nda buluşmak üzere diyorum.

Coffee Break – Damak Chocolate by Nestlé

Great to reconnect via “Coffee Break”.  This week I’m going to tell you about a fun memory from this past holiday season.

Following a long and tedious day I had ended up at our Harris Teeter store.  I was feeling particularly tired that day and finally started walking to the parking validation machine. Just then a familiar blue package invited me to the holiday goodies booth the store tends to have right at the entrance.  My spirit transformed from fair weather to blue skies. The favorite chocolate of many kids in Turkey for probably more than half a century was right in front of me.  Nestlé is a global brand but Damak is the first chocolate with pistachios that was created by Nestlé in Turkey. You can imagine the rest of my day and ….  Messages to friends and Howard Beasey, the tirelessly hard working president of the American Turkish Council (ATC), a great holiday shopping season and many of my friends thanking me for a delicious gift.

I published another post today on “market entry as a form of global innovation”: “Market Entry, a Global Innovation”. and described how authors point out that innovation can originate from anywhere in today’s globalized/globalizing world.  The success of the innovation however depends on a good analysis of the strategic customer or user and a global mindset.  Local cultures affect judgment and decision making. Today there are many opportunities to bring innovative American products and services to the Turkish market as there are many incentives and opportunities to create great ideas and innovation in Turkey, and bring these back to the U.S. or markets surrounding Turkey.

Looking forward to thoughts and experiences…

More about culture and communication in the bilateral space next week.

Holidays in bilateral space:  Continuation of Ramadan

Note: The content of this Turkish/English bilingual blogs are similar but not exact same.

 

No Comments
 
 

Kahve Arası  – Ç,Ğ,I,Ö,Ş,Ü Harflerinin Güzellikleri

Merhaba. Haftalık “Kahve Arası” buluşmamıza hoşgeldiniz. Bu hafta Türkçe isim ve markalarımızla uluslararası ilişkilerde sık sık karşılaştığımız durum hakkında sohbet etmeyi teklif ediyorum.  Bu durumun bir nedeni çoğu uluslararası ilişkimizde ve tabii Amerika’da İngilizce dilini konuşuyor olmamız ve de bu dilin alfabesinde ç, ğ, ı, ö, ş  ve ü harflerinin olmaması. Sonuç olarak İngilizce konuşan kişiler özellikle başka bir dil de öğrenmemişlerse kendi alfabelerinde olmayan bu harfleri okumakta ve telaffuz etmekte zorlanabiliyorlar.  Kendimizi tanıtırken ve Türkçe markaları yabancı pazarlara sunarken bir engelle karşılaşmış oluyoruz.

Bu engel nasıl aşılabilir? En güzel çözümün sizlerden geleceğini düşünüyorum.  Pazarda gördüğüm çözümleri burada özetleyeyim:

Brinci çözüm: en sık gördüğüm uygulamalardan bir tanesi özellikle özel isimlerde ç, ğ, ı, ö, ş  ve ü harflerinin c, g, i, o, s ve u harflerine çevirerek yazılması.  Bu durumda örneğin benim ismim Sirin Koprucu haline geliyor.  Bilgisayar kullanırken de kolaylık sağlayan bir çözüm.  Fakat bu çözüm engeli ortadan kaldırıyor mu?  Benim için pek uygun olmadığını söylemeliyim.  Bu durumda c harfinin İngilizcede telaffuz şekillerinden dolayı ismim ‘Sirin Kopruku’ diye okunuyor. Anlamı kayboluyor. Ayrıca kartımı eline alan kişilerin ilk sorduğu soru şu oluyordu: ‘Romanyalı mısınız?’.  Bu çözümle bir değil birçok engelle karşılaşmaya başladım diyebilirim.

İkinci çözüm: diğer bir uygulama ismi fonetik olarak İngilizce yazmak.  O zaman örneğin benim ismim Shirin olarak yazılıyor.  Köprücü de Koepruejue olabilir.  Fakat belki soyismimdeki kelime uzunluğunun getirdiği zorlukları tahmin edebilirsiniz.  Ayrıca birçok insan için nasıl okunacağı da net olmuyor.

Üçüncü çözüm: diğer bir uygulama kişilerin kendi isimlerine benzer bir İngilizce isim kullanmaya başlamaları. Bu çözüm ile ismimi Şirin’den Sharon’a çevirebilirdim örneğin.  Sizce nasıl olurdu?  Bence hayatım bayağı bir kolaylaşabilirdi.  İsmimizin kendi markamızın önemli bir parçası olduğunu düşünecek olursak ürün özellikle global ürün markalarının bu çözümden çok faydalanabileceklerini söyleyebiliriz.  Rahat okunan, değindikleri ürün ve hizmetle ilgili, kolay hatırlanan markalar. Dolayısıyla bu enteresan bir çözüm gözlemi oldu benim için.

Dördüncü çözüm: son rastladığım uygulamalardan bir tanesi de kendi tercih ettiğim bir uygulama.  İsmimi Türkçe harfleriyle yazmak. Bu çözüm beni tabiiki ilk engelle karşılaştırıyor. İsmimi gören isminiz nasıl telaffuz ediliyor diye soruyor.  Fakat bu zaten birinci ve de ikinci çözümlerle de karşılaştığım bir engel olmuştu.  Hemen açıklıyorum.  Telaffuz edecek kişi ilk önce biraz zorlanıyor.  Fakat ben telaffuz etmek için gayret etmeniz bile yeterli diyorum, takdir ve teşekkür ediyorum.  Karşılıklı mutlu oluyoruz.  Sonra ya bir anlamı var mı diye ya harflerin nereden geldiklerini soruyorlar.  Tabii bu özellikle kültürler arası farklılıkları tartıştığımız, kültürler arası köprüler kurmaya çalıştığımız eğitimlerde faydalı oluyor. ‘Sweet Bridge Builder’. Şirin isminin kökeni İran ama bana bu isim Türk tiyatro sanatçısı Şirin Devrim’den esinlenerek verilmiş. Gerekiyorsa anlatmaya devam edebiliyorum.  Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kuruldu ve alfabe devrimi 1928 yılında yapıldı. Bu benim jenerasyonuma okumayı öğreten öğretmenlere göre okuma öğrenme hızını kat kat arttırdı. Bugün Türkiye’de okuma yazma oranı %95. Dolayısıyla yine ismimizin kendi markamızın bir parçası olarak düşünürsek zengin bir marka hikayesi anlatma fırsatı yakalıyorum.

Sonuç olarak belki konuyla ilgili daha çok çözümler üretilecek.  Ne dersiniz?

Bugün de kendi söyleyeceklerimi üç hoş anım ile tamamlayayım.  Bir tanesi iki sene boyunca üç Amerikalı öğrenciye Türkçe öğretmem ile ilgili.  Bu üç öğrenci de Türkiye’de iş yapmak isteyen global firmalar için çalışıyorlardı.  Türkçenin uzun birleşik kelimeleri ile birlikte cebelleştik ve bol bol yüksek sesle okumanın olumlu sonuçlarını birlikte gördük.  Diğeri yine global bir firmada eğitim yaparken ve de temel Türkçe terimler öğretirken takım liderinin çıkıp Mary Poppins isimli film klasiğinden alıntı yaparak siz ‘supercalifragilisticexpialidocious’u telaffuz edebiliyor musunuz demesi oldu.  O zaman telaffuz edememiştim ama gururla söylemeliyim ki bur sene çocuklarım okul müzikalleri için evde prova yaparken kelimeyi o kadar çok duymuşum ki bir sabah kalktığımda telaffuz edebilir hale geldiğimi farkettim. Son bir anı da global liderlik eğitimlerini verdiğim bir derneğin konferanslarında konuşacak Türk bir konuşmacının ismini nasıl telaffuz edecekleri hakkında aramaları olmuştur.  İsmi telefonumla hemen kaydettim ve de ses kaydımı email ile gönderdim.  Çok memnun oldular.

Gelecek hafta keyifli bir ‘Kahve Arasi’nda tekrar görüşmek üzere.

Coffee Break- Ç,Ğ,I,Ö,Ş,Ü in Turkish Alphabet

Great to reconnect via “Coffee Break”.  This week I suggest talking about the difficulty English speakers often have with Turkish names and brand names. This is mainly due to six letters that don’t exist in English and these are: ç, ğ, ı, ö, ş and ü.  Another important reason is agglutination related to the derivation and length of words.  But the differences in the alphabet can be confusing at first sight.

I want to give some insight into the pronunciation of Turkish words and ask non-Turkish speaking readers about how their experiences with Turkish names and brand names and how they were able to relate to these names.

Here’s how you can pronounce these six letters phonetically:

ç: “ch”

ğ: not pronounced but makes the letter before slightly longer

ı: the sound is as the sound between c and r when you say “cranberry” or the y in “Cyril”

ö: as ea in “early”

ş: sh

ü: as Germans would read “Über” or Swiss “Zürich”

Two other important details about the Turkish alphabet and language are that each letter has one sound and that these letters may be attributed with different sounds than in English. So, the “i” can be pronounced “eye” or “e” in English.  In Turkish, “i” has only one sound and that’s “e”.  Turkey adopted the Latin alphabet in 1928 after the Turkish Republic was founded in 1923, and this change greatly accelerated the speed to reading.  The literacy rate is 95% in Turkey today.

To help English speakers pronounce or remember Turkish names Turkish people apply different approaches: many drop the accents in their names so that these six different letters become the letters that exist in the English alphabet.  For instance, my name could be written Sirin Koprucu instead of Şirin Köprücü.  However, as you can imagine, due to the characteristics of the Turkish and English alphabets, the pronunciation of the name changes completely in both languages. If I followed this approach my name would become Shirin Koepruejue. Few use English first names that sound similar to their Turkish first names.  My first name could be Sharon for instance.  And others (as I do) write out their names with the Turkish letters, sound them out to interested readers, and are grateful for the effort people make to pronounce their names correctly. Especially because all Turkish names have meanings and the name owners have grown up with pride in the meaning of their names. As for brand names, some may be the family names of the business owners and others related to the product or service, and even sometimes a witty name as the Turkish culture appreciate a strong sense of humor very much.

I’m very curious to hear what kind of experiences you have with Turkish names and look forward to comments.

I would like to share three related experiences from my training world: one is my experience with three American students who were professionals in global firms wanting to do business in Turkey and whom I taught Turkish.  They struggled with the length and pronunciation of the words and we overcame these together reading repeatedly and having a few laughs. The second experience is with a global firm that had invested significantly in Turkey and wanted to train their global team on Turkey and Turkish culture.  To get really practical we started learning a few basic phrases in Turkish as well.  The participants did great and then their team leader gave me a challenge.  He asked if I was able to pronounce supercalifragilisticexpialidocious”. I was not able then and did not think that I could ever but this year the school of my children staged Mary Poppins.  After hearing the song many times for a few weeks, one morning I woke up being able to pronounce.  I must say that this was a very proud moment of my life and something that enhanced my professional convictions. The third experience is when a global association emailed me to ask how to pronounce the name of a Turkish speaker at their annual conference and I recorded the name, and sent the voice file to them.  Their speaker was impressed by the splendid pronunciation of the host.

More about bilateral cultural nuances next week.

Holidays in bilateral space: Beginning of Ramadan

Note: The content of this Turkish/English bilingual blogs are similar but not exact same.

 

No Comments
 
 

“Kahve Arası” – ABD Pazarında Yatırım ve Büyüme Stratejileri

Merhaba! Haftalık “Kahve Arası” buluşmamıza hoşgeldiniz. Bu hafta işlerini Amerika pazarında büyütmek isteyen firmaların ABD’ye yabancı yatırım çekmekten sorumlu SelectUSA isimli kuruluşun üçüncü kongresine kayıt olabilmeleri için son haftalara girmiş bulunmaktayız. İlgili bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz: http://selectusasummit.us/

ABD pazarında işiniz için potansiyel görüyorsanız veya işinizin global ofisini buraya taşımayı düşünüyorsanız burada sizin gibi birçok başka Türk işletmecinin de çalışmakta olduğunu bilmelisiniz. Fikir alışverişi yapabileceğiniz destek alabileceğiniz çok kişi olacaktır. Avrupa pazarına göre her ne kadar uzak olsa da burada kuracağınız ilişkiler ile ABD pazarı da size yakınlaşabilecektir.

Örneğin Assembly of American Turkish Associations (ATAA)’ın verdiği bilgiye göre Amerika’da yaklaşık yarım milyon Türk yaşamakta ve de ATA-DC gibi Türk Amerikalı vatandaşların biraraya geldikleri Türkiye’yi ve Türk kültürünü Amerika’ya tanıtan son derece aktif yerel dernekler bulunmaktadır. İşinize kaynak sağlayabileceğiniz “Turkish Business Directory” isimli profesyonel bir network vardır. TUSIAD, TOBB, TABA gibi değerli kuruluşların Amerika ofisleri bulunmaktadır. Türkiye’nin Amerika elçilik ve konsoloslukları Amerika’nın yedi farklı eyaletinde hizmet vermektedir. Dünyanın en çok destinasyona uçan havayolu olan THY Türkiye’yi Amerika’da 10 havaalanı ile bu pazara bağlamaktadır. Türkiye Amerika arası ticari ilişkileri kolaylaştırmakta uzmanlaşan American Turkish Council (ATC)’in bu sene yayınlanan “$50 billion by 2025” başlıklı raporuna göre birçok Türk firmasının Amerikan pazarında ciddi anlamda yatırım yapmaya başlamış olduğunu görmekteyiz. Borusan, Kordsa, Kermit şirketlerini başarılı yatırımlar yapmış olan şirketler arasında sayabiliriz. Türk hükümetinin Turquality programı kapsamında markasını Amerika pazarına taşımış Mavi Jeans, Sarar, Eti, Tamek, Kalebodur, Aksa ve Temsa gibi 20den fazla şirket bulunmaktadır. Türk kültürünün sembollerinden Türk kahvesi ve simit MobileTurkishCoffeeTruck.org ve de Simit and Smith gibi organizasyon ve şirketlerle de Amerikan halkının gönlünü fethetmeye başladı.

ABD pazarı büyük ve kompleks bir pazar. Bu pazarda nasıl herhangi bir başarısızlıkla karşılaşmaktan kaçınabilir, uzun vadeli başarıyı yakalayabilirsiniz? İşletmecilik ve pazarlama alanlarındaki son gelişmeler sayesinde yeni pazara girişi bir inovasyon projesi olarak düşünebilirsiniz. Bu yaklaşım Amerika pazarındaki kullanıcı için benzersiz bir değeri yani özel ürün ve hizmetleri sunmanızı ve de önemli analizleri yapmanız gerektirir. Bu analizler sonucunda da sizin için uygun bir finansal model dahilinde doğru müşteri kitlesini, sunmak istediğiniz ürün ve hizmeti, fiyatınızı, gerekli kaynakları, stratejik partnerlerinizi, iletişim strateji ve taktiklerinizi belirleyebilir, bu pazarda güven yaratacak marka hikayenizi yazabilir ve de  sürekli inovasyon için pazardan öğrenme mekanizmalarınızı kurabilirsiniz.  Bu pazara yüksek bir güven ortamı içinde girebilirsiniz.

Gelecek hafta keyifli bir “Kahve Arası”nda tekrar görüşmek üzere…info@strategicstraitsinc.com adresinden her zaman bize ulaşabilirsiniz.

“Coffee Break” – Turkish Investment and Growth in the U.S.

Great to reconnect via “Coffee Break”. This week is an important international business week in the U.S. as the 4-week count-down for the 2016 SelectUSA Investment Summit has started. Visit the following link for registration information: http://selectusa.commerce.gov/2016-summit.html

Nearly 20 Turkish firms had attended the Summit last year and more than 35 attendees are expected this year. According to “$50 billion by 2025”, a report published by the American Turkish Council (ATC), Turkey’s investment in the U.S. totaled $655 million as of 2012. Larger Turkish firms like Borusan with offices in Texas invested in iron and steel industries supporting the U.S. energy and shipbuilding markets. Kordsa, a subsidiary of the Fortune 500 Sabancı Holding is a leading manufacturer of industrial nylon and polyester yarn, tire cord fabric and single end cord with offices in Tennessee and North Carolina. Another success story is Kermit, a roof systems company, with headquarters in Indiana.

Turkish firms conducting business in textiles, fashion, food, kitchenware and other manufacturing industries in the U.S. are well established brands like Mavi Jeans, Sarar, Eti, Tamek, Kalebodur, Aksa ve Temsa. These brands were supported by a government program called Turquality which exists to create awareness about the importance of branding among Turkish businesses and offer financial help in initial international growth stages. And Turquality can actually be seen as a symbol of Turkish culture.  Turks tend to be quality and brand aware. Turkish businesses have created brands that are now centuries old in some cases.  For instance, a baklava business named Güllüoğlu with new franchise locations in New York was started in 1871, and a Turkish consumer may be able to differentiate the taste of a Güllüoğlu baklava in a blind test. The taste is that distinct and the quality consistent. Pretty much every city and province in Turkey from Gaziantep and Diyarbakır to İzmir and İstanbul, and from Samsun to Antalya has unique products and services that could turn into unique international celebrities connecting cultures and creating jobs. Turkish coffee and a bagel type of food item named “Simit” have also started entering the American delicatessen market with organizations like MobileTurkishCoffeeTruck.org and Simit & Smith.

Innovation via existing products is only one way of how Turkish can contribute to bilateral and global economic output. Turkish business people are known for their entrepreneurial spirit.  Many new ideas are due to make it to domestic and international markets. The Turkish government has recently launched new R&D and innovation incentives.  Turkey welcomes foreign firms wanting to build international R&D centers and offers many incentives.  GE has recently established an R&D center in Istanbul.  Many American businesses like Pepsi, Amgen, Unilever and Microsoft have their regional headquarters in this country.

The bilateral commercial space is supported by historic organizations like the Washington, DC based American Turkish Council – ATC (www.the-atc.org). Professional Turkish business associations and organizations like TUSIAD (www.tusiad.us), TOBB (www.tobb.org.tr) and TABA – AmCham (www.amcham.org) also have offices in the U.S. and are great resources.  According to the Assembly of Turkish American Associations (ATAA) half a million American citizens of Turkish heritage live in the U.S.. As in the case of Turks in Europe, many of them are entrepreneurs and job providers.  There is even a “Turkish Business Directory” for Turkish American – owned businesses in the DC area.  And the festival organized by ATA-DC, the American Turkish Association of DC has been getting selected as the best cultural heritage festival three years in a row.

Happy Memorial Day Weekend! More about Turkey and Turkish language next week. For questions please contact info@strategicstraitsinc.com.

Holidays in bilateral space: May 30, Memorial Day

Note: The content of this Turkish/English bilingual blogs are similar but not exact same.

No Comments
 
 

“Kahve Arası”

Haftalık “Kahve Arası” blog köşeme hoşgeldiniz. Son senelerde Türkiye – Amerika arası iş yapmak isteyen firmalarla görüşmelerim arttıktan sonra hep birlikte fikir ve tecrübe alışverişi yapabileceğimiz bir platform hazırlamaya karar verdim.

Thunderbird School of Global Management’in Global Mindset araştırması farklı kültürlerde güven yaratmayı ve de bunu anlamlı şekilde etkileyen dinleme ve de farklı perspektifleri entegre edebilme becerilerini uluslarası işletmecilikte başarının anahtarları olarak belirlemiş. Nitekim birçok kültürü yani değer ve inanç sistemlerimizi biraraya getiren global dünyamızda birbirimizi dinleyebilecek ve sohbet ortamı sağlayacak kahve arasının önemi kat kat artmış durumda. Teknoloji bir yandan şu anda olduğu gibi insanları biraraya getirken diğer yandan birbirimiz için ayırabileceğimiz anlamlı diyalog zamanlarını daraltıyor. Kırk yıllık hatırı olan kahveye hem zaman kalmıyor hem de zaman olsa da verimli sanal bir buluşma mekanı belirlemek gerekiyor. “Kahve Arası” nın hem sanal bir mekan sunacağını hem de öz sohbetlerle zaman yatırımınıza yüksek geridönüşüm sağlayacağını umuyorum.

Çünkü Global Mindset araştırmasının da gösterdiği gibi uluslararası işletmecilikte kritik diyaloglar gerçekleşmeden yabancı pazarlarda güven yaratmak ve marka oluşturmak mümkün olmuyor. Güven yaratmak, marka ilişkisini kurabilmek farklı kültürlere karşı merak hissetmeyi, bilgi edinmeyi, duygusal bağlantı kurabilmeyi gerektiriyor. Bir de inovasyon konusu var.  İnovasyon imitasyon olabilir mi sohbetine de zaman kalmıyor…farklı kültürlerin buldukları çözümleri kendi kültürümüze uyarlayarak veya uygulayarak inovasyon…bazı kültürler bunu etik görmüyorlar; inovasyonun her zaman benzersiz değeri olan yeni bir fikirle başlaması gerektiğine inanıyorlar…başka kültürler için bu hayatın doğal bir parçası…hatta bu kültürler pratik düşüncenin en güzel örneklerinin böyle çıkabileceğini düşünüyorlar. Yasalar da ülkelerin kültürleriyle yoğruluyor, hazırlanıyor ve de benimseniyor.

Global dünyanın bu çokyönlülüğüne ek olarak hiçbir bireyin pasaport kültürünün tam bir ürünü olmadığını da hatırlayacak olursak konu konuyu açacak mı dersiniz…

Uluslararası değer yaratmaya çalışan iş dünyasına gelecek hafta keyifli bir “Kahve Arası”nda görüşmek üzere diliyorum…yorumlarınız bazen “Kuru Kahveci Mehmet Efendi” bazen “Starbucks”, “Nespresso”,“Illy”, Dunkin Donuts bazen de McDonalds kahve aralarımı zenginleştirecektir. Örneğin eminim çoğumuzun bir Türk tüketicisinin neden ve ne zaman Türk kahvesi içeceği hakkında iyi bir fikri vardır. Ama diyelim ki Türk kahvesini Amerikan tüketicisine satmak istiyoruz.  Sizce kim, ne zaman ve neden içmek isteyecektir?  Bu tarz pazar soruları bir seri sohbetten oluşan detaylı mentalite araştırmaları ile cevaplanabiliyor…dolayısıyla sohbete hemen burada başlamayı teklif ediyorum.

Şimdiden teşekkürlerimle ve de mutlu gururlu 19 Mayıs Spor ve Gençlik Bayramı dileklerimle.

 “Coffee Break”

Today is a great day. I’m recognizing once again that technology allows business people around the world to connect.

At the same time, I want to throw out the following question: how meaningful is our connection via technology?

Meaningful connections and trustful relations are instrumental for business success. Thunderbird School of Global Management identified “the ability to build trust across cultures” as a critical leadership domain for international business success, and “listening skills” and “the ability to integrate diverse perspectives” as key related leadership attributes. Consumers build trust towards global brands. Trustful diverse communities can become great source of innovation.Yet the challenge is that as technology brings us together it also speeds up our lives. We have less time to be curious about each other’s thoughts and feelings, listen, collect information, discuss and integrate.

I’m starting this weekly “Coffee Break” blog to offer a platform for productive dialogues here and beyond, within the business community working between the U.S. and Turkey. It is the bilateral version of my “Culture Curious Global Minds” blog that has a global interest. The inspiration about this blog came from my increased level of interactions between the American and Turkish business communities in the last couple of years and especially months. While there is significant familiarity at political and military level between the two countries due to having formed one of the longest NATO partnerships there is much more room for learning at societal and cultural levels for increased and productive collaborations. How similar is the love for competence and competition for instance…and how different the way people enjoy coffee…the information below will hopefully not take too much of your time here and prepare you for a useful cultural experience outside the world of technology.

Have you ever tasted Turkish coffee?

It’s a different coffee drinking experience that simply requires you to take time either for yourself or with your conversation partner. It’s an invaluable opportunity to learn and develop relationships. There are machines now that allow you to grab and go. Yet you will find that the unique flavor of the coffee will literally ask you to sit down and take a little break. And this is likely to serve you well when working internationally, and specifically, when working with business partners in Turkey.

Here’s how the full Turkish coffee adventure goes: firstly, be prepared to spend at least 20 minutes for your coffee break. This time includes the time needed to brew the coffee as it does need to be made fresh. Next, be prepared to answer the following question by your Turkish host: “how would you like your coffee?” This question is to find out how sweet you would like your (perfect) coffee.  Your choices are “with no added sugar, little sugar, some sugar, or sweet”. Why can’t you add sugar after it has been served?  Great question. Good quality Turkish coffee should come with a lacy layer of foam that forms when the coffee is being made. So, your evaluation of the coffee will have a visual aspect, too.  If you put sugar into your coffee after it’s been served you will need to stir, and stirring will dissolve the foam. So, be prepared to tell your host (including restaurants, coffee houses also in the U.S. if you’re not getting a chance to travel to Turkey yet) ahead of time how much sugar you would like in your coffee.

Then, last but not least, there is time needed to enjoy the scent of the fresh coffee, connecting with your conversation partner at a very sincere level, possibly even engaging in a fortune telling session, sipping and not drinking the coffee…being present in the moment and building trust.

Erin Meyer authored a great chapter on building trust across cultures in her book “The Culture Map”. Having a sincere long term vision for business relationships goes a long way in Turkey, too.

Looking forward to reconnecting at next week’s “Coffee Break”.

 

Holidays in bilateral space: May 19, Commemoration of Atatürk, Youth and Sports Day

Note: The content of this Turkish/English bilingual blogs are similar but not exact same.  Would be glad to answer all questions.

No Comments
 
 

Are you preparing to work with people from another culture? What kind of feelings and thoughts are filling your heart and mind?

Success in new markets certainly depends on a number of things ranging from the strength of your market analysis, the positioning of your offering to customer solutions and management of glocal business complexities.  However, regardless of what business you are in, the ability to work well across cultures will be critical in helping you succeed in your business endeavors.

Today, the intercultural and international/global business fields offer great models and knowledge to navigate the cultural complexities in addition to the economic and administrative complexities of international business.  However, to leverage the usefulness of all these resources my experience as a trainer and coach shows that one needs to switch to a different mindset – a mindset of curiosity.

An experienced professional wanting to work in different markets is typically concerned with the following “how” questions:

  • How do I not offend?
  • How can I get across effectively what I mean?
  • How can I build trust?
  • How can I be a person people enjoy to work with?
  • How can I truly compliment core local values that are of essence to other people while respecting the values I want to stand for because they are so important to me?

To answer the above questions it is useful to continue asking even more detailed questions:

  • What are critical business skills that will help me, my team or organization succeed?
  • How do these get influenced by cultural differences?
  • What specifically can offend?
  • What kind of behavior do people in a specific new market believe is effective?
  • Which values drive the effectiveness behavior in the new market and how do these influence people’s perceptions?
  • Is this the way I would approach situations?
  • Which values influence my behavior?
  • How much do I know about the origins and achievements of the foreign culture and my own culture?
  • How much do I know about what makes people laugh and relax in the other culture?
  • How much flexibility can I demonstrate sincerely when adapting to the other culture?
  • Am I aware of my nonnegotiable values which I may need to communicate effectively to people from the other culture?
  • Do I have a rich repertoire of different ways of communicating thoughts and feelings?

When working across cultures and prior to starting to evaluate any appropriate business or management models it is important to ask if you are starting the entire process with a “mindset of wonder” rather than “judgment” which I want to describe as the “mindset of curiosity”.  This in particular will help you identify and put all resources for success into good use especially because international business resources can come from unconventional places like conversations, some type of collaboration, a lot of times as a lesson from an awkward moment and simulations trainers can create to bring this type of experience into the classroom or coaching situation.  Without the “mindset of curiosity” it is possible to oversee good advice, clues and most importantly goodwill.  In this aspect, I believe that adults actually may have a lot to learn from children who no matter which country a playground is in tend to be able to have a great time with other children.  If we asked them “So how did it feel to play in this new playground?” the answer is most likely to be “Oh, it was so much fun! Tomorrow, can we go to another park please?”.

No Comments