Kahve Arası – Ç,Ğ,I,Ö,Ş,Ü Harflerinin Güzellikleri
Merhaba. Haftalık “Kahve Arası” buluşmamıza hoşgeldiniz. Bu hafta Türkçe isim ve markalarımızla uluslararası ilişkilerde sık sık karşılaştığımız durum hakkında sohbet etmeyi teklif ediyorum. Bu durumun bir nedeni çoğu uluslararası ilişkimizde ve tabii Amerika’da İngilizce dilini konuşuyor olmamız ve de bu dilin alfabesinde ç, ğ, ı, ö, ş ve ü harflerinin olmaması. Sonuç olarak İngilizce konuşan kişiler özellikle başka bir dil de öğrenmemişlerse kendi alfabelerinde olmayan bu harfleri okumakta ve telaffuz etmekte zorlanabiliyorlar. Kendimizi tanıtırken ve Türkçe markaları yabancı pazarlara sunarken bir engelle karşılaşmış oluyoruz.
Bu engel nasıl aşılabilir? En güzel çözümün sizlerden geleceğini düşünüyorum. Pazarda gördüğüm çözümleri burada özetleyeyim:
Brinci çözüm: en sık gördüğüm uygulamalardan bir tanesi özellikle özel isimlerde ç, ğ, ı, ö, ş ve ü harflerinin c, g, i, o, s ve u harflerine çevirerek yazılması. Bu durumda örneğin benim ismim Sirin Koprucu haline geliyor. Bilgisayar kullanırken de kolaylık sağlayan bir çözüm. Fakat bu çözüm engeli ortadan kaldırıyor mu? Benim için pek uygun olmadığını söylemeliyim. Bu durumda c harfinin İngilizcede telaffuz şekillerinden dolayı ismim ‘Sirin Kopruku’ diye okunuyor. Anlamı kayboluyor. Ayrıca kartımı eline alan kişilerin ilk sorduğu soru şu oluyordu: ‘Romanyalı mısınız?’. Bu çözümle bir değil birçok engelle karşılaşmaya başladım diyebilirim.
İkinci çözüm: diğer bir uygulama ismi fonetik olarak İngilizce yazmak. O zaman örneğin benim ismim Shirin olarak yazılıyor. Köprücü de Koepruejue olabilir. Fakat belki soyismimdeki kelime uzunluğunun getirdiği zorlukları tahmin edebilirsiniz. Ayrıca birçok insan için nasıl okunacağı da net olmuyor.
Üçüncü çözüm: diğer bir uygulama kişilerin kendi isimlerine benzer bir İngilizce isim kullanmaya başlamaları. Bu çözüm ile ismimi Şirin’den Sharon’a çevirebilirdim örneğin. Sizce nasıl olurdu? Bence hayatım bayağı bir kolaylaşabilirdi. İsmimizin kendi markamızın önemli bir parçası olduğunu düşünecek olursak ürün özellikle global ürün markalarının bu çözümden çok faydalanabileceklerini söyleyebiliriz. Rahat okunan, değindikleri ürün ve hizmetle ilgili, kolay hatırlanan markalar. Dolayısıyla bu enteresan bir çözüm gözlemi oldu benim için.
Dördüncü çözüm: son rastladığım uygulamalardan bir tanesi de kendi tercih ettiğim bir uygulama. İsmimi Türkçe harfleriyle yazmak. Bu çözüm beni tabiiki ilk engelle karşılaştırıyor. İsmimi gören isminiz nasıl telaffuz ediliyor diye soruyor. Fakat bu zaten birinci ve de ikinci çözümlerle de karşılaştığım bir engel olmuştu. Hemen açıklıyorum. Telaffuz edecek kişi ilk önce biraz zorlanıyor. Fakat ben telaffuz etmek için gayret etmeniz bile yeterli diyorum, takdir ve teşekkür ediyorum. Karşılıklı mutlu oluyoruz. Sonra ya bir anlamı var mı diye ya harflerin nereden geldiklerini soruyorlar. Tabii bu özellikle kültürler arası farklılıkları tartıştığımız, kültürler arası köprüler kurmaya çalıştığımız eğitimlerde faydalı oluyor. ‘Sweet Bridge Builder’. Şirin isminin kökeni İran ama bana bu isim Türk tiyatro sanatçısı Şirin Devrim’den esinlenerek verilmiş. Gerekiyorsa anlatmaya devam edebiliyorum. Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kuruldu ve alfabe devrimi 1928 yılında yapıldı. Bu benim jenerasyonuma okumayı öğreten öğretmenlere göre okuma öğrenme hızını kat kat arttırdı. Bugün Türkiye’de okuma yazma oranı %95. Dolayısıyla yine ismimizin kendi markamızın bir parçası olarak düşünürsek zengin bir marka hikayesi anlatma fırsatı yakalıyorum.
Sonuç olarak belki konuyla ilgili daha çok çözümler üretilecek. Ne dersiniz?
Bugün de kendi söyleyeceklerimi üç hoş anım ile tamamlayayım. Bir tanesi iki sene boyunca üç Amerikalı öğrenciye Türkçe öğretmem ile ilgili. Bu üç öğrenci de Türkiye’de iş yapmak isteyen global firmalar için çalışıyorlardı. Türkçenin uzun birleşik kelimeleri ile birlikte cebelleştik ve bol bol yüksek sesle okumanın olumlu sonuçlarını birlikte gördük. Diğeri yine global bir firmada eğitim yaparken ve de temel Türkçe terimler öğretirken takım liderinin çıkıp Mary Poppins isimli film klasiğinden alıntı yaparak siz ‘supercalifragilisticexpialidocious’u telaffuz edebiliyor musunuz demesi oldu. O zaman telaffuz edememiştim ama gururla söylemeliyim ki bur sene çocuklarım okul müzikalleri için evde prova yaparken kelimeyi o kadar çok duymuşum ki bir sabah kalktığımda telaffuz edebilir hale geldiğimi farkettim. Son bir anı da global liderlik eğitimlerini verdiğim bir derneğin konferanslarında konuşacak Türk bir konuşmacının ismini nasıl telaffuz edecekleri hakkında aramaları olmuştur. İsmi telefonumla hemen kaydettim ve de ses kaydımı email ile gönderdim. Çok memnun oldular.
Gelecek hafta keyifli bir ‘Kahve Arasi’nda tekrar görüşmek üzere.
Coffee Break- Ç,Ğ,I,Ö,Ş,Ü in Turkish Alphabet
Great to reconnect via “Coffee Break”. This week I suggest talking about the difficulty English speakers often have with Turkish names and brand names. This is mainly due to six letters that don’t exist in English and these are: ç, ğ, ı, ö, ş and ü. Another important reason is agglutination related to the derivation and length of words. But the differences in the alphabet can be confusing at first sight.
I want to give some insight into the pronunciation of Turkish words and ask non-Turkish speaking readers about how their experiences with Turkish names and brand names and how they were able to relate to these names.
Here’s how you can pronounce these six letters phonetically:
ç: “ch”
ğ: not pronounced but makes the letter before slightly longer
ı: the sound is as the sound between c and r when you say “cranberry” or the y in “Cyril”
ö: as ea in “early”
ş: sh
ü: as Germans would read “Über” or Swiss “Zürich”
Two other important details about the Turkish alphabet and language are that each letter has one sound and that these letters may be attributed with different sounds than in English. So, the “i” can be pronounced “eye” or “e” in English. In Turkish, “i” has only one sound and that’s “e”. Turkey adopted the Latin alphabet in 1928 after the Turkish Republic was founded in 1923, and this change greatly accelerated the speed to reading. The literacy rate is 95% in Turkey today.
To help English speakers pronounce or remember Turkish names Turkish people apply different approaches: many drop the accents in their names so that these six different letters become the letters that exist in the English alphabet. For instance, my name could be written Sirin Koprucu instead of Şirin Köprücü. However, as you can imagine, due to the characteristics of the Turkish and English alphabets, the pronunciation of the name changes completely in both languages. If I followed this approach my name would become Shirin Koepruejue. Few use English first names that sound similar to their Turkish first names. My first name could be Sharon for instance. And others (as I do) write out their names with the Turkish letters, sound them out to interested readers, and are grateful for the effort people make to pronounce their names correctly. Especially because all Turkish names have meanings and the name owners have grown up with pride in the meaning of their names. As for brand names, some may be the family names of the business owners and others related to the product or service, and even sometimes a witty name as the Turkish culture appreciate a strong sense of humor very much.
I’m very curious to hear what kind of experiences you have with Turkish names and look forward to comments.
I would like to share three related experiences from my training world: one is my experience with three American students who were professionals in global firms wanting to do business in Turkey and whom I taught Turkish. They struggled with the length and pronunciation of the words and we overcame these together reading repeatedly and having a few laughs. The second experience is with a global firm that had invested significantly in Turkey and wanted to train their global team on Turkey and Turkish culture. To get really practical we started learning a few basic phrases in Turkish as well. The participants did great and then their team leader gave me a challenge. He asked if I was able to pronounce “supercalifragilisticexpialidocious”. I was not able then and did not think that I could ever but this year the school of my children staged Mary Poppins. After hearing the song many times for a few weeks, one morning I woke up being able to pronounce. I must say that this was a very proud moment of my life and something that enhanced my professional convictions. The third experience is when a global association emailed me to ask how to pronounce the name of a Turkish speaker at their annual conference and I recorded the name, and sent the voice file to them. Their speaker was impressed by the splendid pronunciation of the host.
More about bilateral cultural nuances next week.
Holidays in bilateral space: Beginning of Ramadan
Note: The content of this Turkish/English bilingual blogs are similar but not exact same.